Sokak fotoğrafı çekmek, efendilikle yaklaşma becerisidir.

Yaşı kaç olursa olsun bir kadının fotoğrafını çekerken ona ne kadar güzel olduğunu söyleyin, değişime inanamayacaksınız.

“Her insanın ait olduğu bir fotoğraf karesi vardır. İnsan alıştığı resim karesinde güçlü veya zayıf, çirkin veya güzel, biricik veya sıradandır. Ama ait olmadığı bir resmin içine konursa tüm sıfatlarını kaybediverir. Bir de bakarsın ki, güçlü sandığın o kadar güçlü değilmiş ya da zayıf sandığın o kadar zayıf. Hadi sen de dene…”

80’lerde doğup, sokaklarda çelik-çomak oynamamız çember çevirmemiş yoktur herhalde. Süleymaniye’de terk edilmiş evlere sığınan Suriyeli ailelerin çocukları, imkansızlıklar içerisinde yine de çocukluklarını yaşamaya çalışıyorlar.

 

 

 

İstanbul abi burası…Herkes aceleci, herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor…Zaten herkes de geç kalınca gideceği yere, zombiye dönüşmüyormuşuz zaten.

 

 

 

Yenikapı’da fırtınalı bir günde, zorla kolundan tutup sahile indirip poz verdirmiştim bu kestaneciye. Bir yandan arkasında kıyıya vuran dalgaları kesip, tezgahını korumaya çalışırken, diğer yandan da poz vermeye devam etmişti.

 

 

“İnsanları en son ait olabilecekleri fotoğraf karelerine yerleştir zihninde ve bir de öyle bak onlara. Bak her şey nasıl farklı görünecek”

Elinde çay bardağı ile vapurun camından uzaklara dalan amcanın bu fotoğrafı için neler neler yazıldı bir bilseniz. Fotoğrafı her gören kendine, geçmişine göre yorumladı durdu bu fotoğrafı. Bu yüzden bu fotoğrafı anlatmıyorum, siz kendi hikayenizi bulun diye…

 

 

Tarlabaşında bir gecekonduda bile yaşasan, eğer evinde huzur varsa, mutlulukta vardır bu fotoğrafın adı. Eşi mutfakta çay demlerken, evin kapısında sohbet ettiğimiz esnada çekmiştim bu fotoğrafı.

 

 

 

 

“Fotoğraf çekmekten en çok zevk aldığım anlar insan fotoğrafları çektiğim anlar olur hep. Nedense kimin fotoğrafını çeksem hep derin bir hikayesi olan, geçmişinde bir yarası olan insanlara denk geldim. Sanki onları gördüğüm anda bir hikayeleri olduğunu hissedebilirmişim gibi…”

Mimarisi ile birçok ödül kazanmış Sancaktar Cami’nde namaz kılan müslüman.

 

 

Gün batımında Kadıköy sahilindeki kayalıklar arasında dolaşıp, çiçeklerden yapılmış taçları satarak, okul masraflarını çıkarmaya çalışıyormuş.

 

 

Boğaz manzarasını arkasına alıp, çay eşliğinde kitap okumak sadece İstanbul’da yaşayanların tadabileceği bir keyif olsa gerek.
Unkapa’nın da yağmurlu bir pazar sabahı sığındığım kahvede rastladım Mehmet Amca’ya. Aslen Kars’lı…Sonradan göçmüş İstanbul’a. Yıllarca ayakkabı ustalığı yaptıktan sonraki kapatmış dükkanı, çocukları da evlendirince kalmış tek başına.

 

 

Bu fotoğraf benim ilk çektiğim fotoğraf olduğundan önemi çok büyüktür benim için. Kadıköy Vapurunundan çekmiştim bu fotoğrafı. Önde Yeni Cami, arkada Süleymaniye Cami…

 

 

Sultanahmet Cami avlusunda okunan ikindi ezanını gözleri kapalı, huzur içinde dinleyen turist.

 

 

“Sokak fotoğrafı çekmek, samimi ve riyasız bir şekilde “merhaba” diyebilmeyi bilerek, efendilikle yaklaşma becerisidir.”

Geri

This is a unique website which will require a more modern browser to work!

Please upgrade today!

Paylaş